By Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, KADEM 5. Olağan Genel Heyeti’nde açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İçinde bulunduğumuz asrın sonunda nüfusumuzun 10 milyon gerilemesi bekleniyor. Yani ülkemizi ve milletimizi bilhassa nüfus konusunda tasa verici bir gelecek bekliyor. Cumhuriyet devrinde 1960’larda yanlış bir iş yaparak doğum denetim sistemiyle Türk nüfusunu azalttılar. Bu, ülkemiz için savaştan çok daha kıymetli bir tehdittir. Bayan düşmanı zihniyet AK Parti iktidarıyla artık tarihe karışmıştır. Türkiye Yüzyılı’nı bayanlarla inşa edeceğiz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen Bayan ve Demokrasi Derneği (KADEM) 5. Olağan Genel Heyeti’ne katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptığı konuşmada derneğin 5. Olağan Genel Heyeti’nin Türkiye’ye, millete ve bilhassa de bayanlara hayırlar getirmesini diledi. Erdoğan, kuruluşundan bugüne KADEM çatısı altında bayanların haklarının korunması ve demokrasinin geliştirilmesi konusunda emek veren herkese teşekkür ederek, “Hep olduğu üzere bundan sonra da hayra dayanak, şerre pürüz olmaya matuf tüm uğraşlarınızda yanınızda olmayı, sizlere her türlü takviyesi vermeyi sürdüreceğiz. KADEM, ülkemizin iki değerli sorununu birebir çatı altında buluşturarak, aslında bahsimizin insanın bizatihi kendisi olduğunu ortaya koymak suretiyle, iyi bir misyonu yerine getirmektedir. Fıtraten bayan ve erkekten oluşan insanı ayrıştırarak, birbirine rakip ve hatta düşman yapma, birbiriyle çatıştırma zihniyeti, bizim medeniyetimize ilişkin değildir. Bayanı ve erkeği karşı karşıya getiren anlayış, asırlarca tarafını şaşırmış bir vaziyette, insanlığa en karanlık tecrübeleri yaşatan Batı’ya aittir. Bu müflis ve müfsit zihniyet, daha bir-iki asır öncesine, hatta 1960’lı, 1970’li yıllara kadar devam eden utanç tablolarını örtmek için, kendine geçersiz bir tarih inşa etmeyi başarmıştır. Evet, ülke olarak biz de işte bu uydurma lakin parıltılı, içinde tekrar istismarı barındıran fakat hak, özgürlük, eşitlik ambalajıyla reklamı yapılan bu çarpık demokrasi anlayışının albenisine, uzunca bir mühlet, ne yazık ki kapıldık. Bunun da ıstıraplarını çok farklı alanlarda yaşadık. Hala de yaşıyoruz. 18 aydır Gazze’de devam eden soykırım başta olmak üzere, son devirde yaşanan hadiseler, Batı kıymetleri denilen kavramların aslında içlerinin ne kadar boş olduğunu hepimize göstermiştir” tabirlerini kullandı.
“Medeniyetimiz bayan erkek demeden yaratılanı eşit görür”
Katledilen her suçsuz çocukla, bayanla, bebekle birlikte Batı’nın aslında uygunca zayıflamış olan ahlaki üstünlüğünün de yok olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Geldiğimiz noktada demokrasi kavramının Batı’nın boyunduruğundan kurtarılarak gerçek manada bir hak ve özgürlük meşalesi olarak insanlığa kazandırılması koşul. Bayan haklarıyla ilgili Batı patentli kampanyalara ve argümanlara da birebir zaviyeden bakmamız gerektiğine inanıyorum. Bizim inancımızda ve kültürümüzde erkekle bayan ortasında ne bir rekabet, ne bir üstünlük yarışı, ne de insanın eşref-i mahlukat sıfatına karşıt bir durum kelam konusu değildir. Zira medeniyetimiz bayan erkek demeden yaratılanı eşit görür, hayatı, insanı, canı kutsal görür, dokunulmaz görür. Üstünlüğün de asla cinsiyette, kökende, renkte, ırkta değil, ilimde, ahlakta, takvada, merhamette ve fazilette aranması gerektiğini emreder. Bunları söylerken kimi toplumlara sirayet etmiş yanlış uygulamaları inkar etmedik. Kusurlu yorumlardan kaynaklanan makûs örnekler ve pratikler temel değil, istisnadır. Bertaraf edilmesi gereken marazlardır. Su-i misal, emsal olmaz. Bizim ülkemizde bayanlarla ilgili sizlerle bir arada omuz omuza verdiğimiz uğraşın özünde işte bu yaklaşım vardır. Sıkıntılarımızı halının altına hiçbir vakit süpürmedik. Her problemimizle yürekle yüzleştik, üzerine kararlılıkla gittik. Kimi vakit töre denilerek, kimi vakit güya dinimize atfedilerek yasallaştırılmak istenen kusurlu uygulamalar yerine doğruyu, iyiyi, hoşu, insani olanı ikame etmeye çalıştık” halinde konuştu.
“Garip ve hatta ürkütücü bir periyottan geçiyoruz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hangi pürüzlerle karşılaştığımızın en yakın şahidi sizlersiniz. Kabul edelim ki bu çabada birçok vakit rüzgara karşı yürüdük. Ülkemizde bilhassa 1960’lı yıllardan itibaren Batı’nın dayanağı ve teşvikiyle yürütülen siyasi, toplumsal ve ekonomik siyasetler işimizi zorlaştırmıştır. Bu sinsi siyasetler, kendi dinamiklerimizle çözebileceğimiz pek çok bahis üzere bayanlarla ilgili meselelerimizi da farklı bir mecraya taşımıştır. Evvelce televizyon, radyo, gazete, mecmua üzere medya araçlarının, son periyotta etrafımızı örümcek ağı üzere saran toplumsal medya platformlarının yıkıcı tesirleri karşısında direnebilmek sahiden meşakkatliydi. Birebir zorlukları hala iliklerimize kadar hissediyoruz. Tahribat o denli büyük ki telafisi kolay olmuyor. Toplumsal medyanın kaotik atmosferi ise eforlarımızı daha da güçleştiriyor. Açık konuşmak gerekirse kendi insanımızın bir kısmının evlatlarının inancıyla, hayat biçimiyle, siyasi algısıyla, toplumsal etrafıyla değişik dünyalara kapılıp gitmesine mahzur olamamanın hüznünü yaşıyoruz. Toplumsal medyadaki yarısı palavra, yarısı yanlış, tamamı makul gayelere dönük algoritmaların eseri paylaşımların tesirinin ailenin telkinlerinin üstüne çıktıkça garip ve hatta ürkütücü bir devirden geçiyoruz. Çocuklarımızın zihinleri ve gönülleri denetimi büsbütün bizim dışımızda olan sanal bir dünyanın etkisi altındadır. Bu yalnızca ülkemize mahsus bir sorun da değildir. Batılı devletler dahil herkes insanın kendi elleriyle ortaya çıkardığı bu Frankenstein ile çaba içindedir. Burada şunu da tabir etmek durumundayım. Demografik yapımızdaki dramatik değişimi bundan başka göremeyiz. Birileri yüzleştiğimiz tehditlere gözlerini kapatmış durumda. Bu mevzuyu her gündeme getirdiğimizde bizi eleştirmek, bizi yaftalamak, ezberlenmiş cümlelerle bize saldırmak dışında hiçbir şey yapmıyorlar. Ancak en optimist projeksiyonlar bile Türkiye nüfusunun 10 yıl sonra artıştan azalışa döneceğine işaret ediyor” sözlerini kullandı.
“LGBT paçavralarıyla donattıkları belediyelerde ortaya çıkan yolsuzlukları ise hepimiz ibretle takip ediyoruz”
Nüfus meselesine ait konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mevcut tablonun devam etmesi halinde içinde bulunduğumuz asrın sonunda nüfusumuzun 10 milyon gerilemesi bekleniyor. Yani ülkemizi ve milletimizi bilhassa nüfus konusunda tasa verici bir gelecek bekliyor. Bakınız bu durumu bir tarihçimiz nasıl pahalandırıyor. ‘Türkiye bir kabusa gidiyor. Anadolu’daki Türk nüfusu süratle yaşlanıyor. Milletimiz kendisini toparlayamazsa bu topraklardaki yaşama kabiliyetini kaybeder. Bu bir beka sıkıntısıdır. Prut Savaşı’nda 1711’de Rusları yendiğimizde bizim nüfusumuz 30 milyon, Rusların nüfusu 16 milyondu. Meşhur 93 Harbi dediğimiz 1877-78 büyük bozgununa gelindiğinde Ruslar 100 milyona ulaşmıştı, Osmanlı 26 milyondu. Birinci Dünya Savaşı’nda Rusya 175 milyona çıkarken Osmanlı 22 milyona gerilemişti. Cumhuriyet periyodunda 1960’larda yanlış bir iş yaparak doğum denetim sistemiyle Türk nüfusunu azalttılar. Bu, ülkemiz için savaştan çok daha değerli bir tehdittir. Biz içi boş kavramlar uğruna birbirimizle didişirken, arbede ederken, vaktimizi ve gücümüzü fütursuzca harcarken ulusal bünyemizi işte bu türlü zayıflattılar, bu türlü içerden çökerttiler. Ülkemize açıkça söylemek gerekirse büyük bir pusu kurdular. Yanlış eğitim siyasetiyle, yanlış nüfus denetimi siyasetiyle milletimize güç ve vakit kaybettirdiler. Fakat ihanet sözünün tanım edebileceği bu yanlışı bugün de muhalefet eliyle, muhalefet belediyeleri eliyle hala devam ettirmeye çalışıyorlar. Batı’nın bile kurtulmak için yollar aradığı cinsiyetsizleştirme siyasetlerinin ülkemizdeki savunuculuğunu dikkat ederseniz muhalefet yapıyor. Belediyelerde işçiye maaş dahi ödeyemezken bakıyorsunuz milletin kaynaklarını sapkın akımlara peşkeş çekmekten utanmıyorlar. LGBT paçavralarıyla donattıkları belediyelerde ortaya çıkan yolsuzlukları ise hepimiz ibretle takip ediyoruz” ifadelerini kullandı.
“Aile kurumu tüm dünyada olduğu üzere ülkemizde de tehdit ve tehlike altındadır”
Aile kurumunun tüm dünyada olduğu üzere ülkemizde de tehdit ve tehlike altında olduğunu tabir eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Elbette sorun yalnızca muhalefetin ihanetiyle hudutlu değil. Neoliberal kültürün özendirdiği hayat stilinin olumsuz tesirleriyle de karşı karşıyayız. Toplumun temeli olan aile kurumu tüm dünyada olduğu üzere ülkemizde de tehdit ve tehlike altındadır. Ailenin, aile kurmanın, çocuk sahibi olmanın daha evvel hiç olmadığı kadar örselendiği bir periyodun içindeyiz. Biliyoruz ki bugün pek çok aile 25 yaşına, 30 yaşına, 35 yaşına gelmiş çocuklarını evlenip yuva kurmaya, çocuk sahibi olmaya ne yazık ki ikna edemiyor. İnşaat kesimi artık 4+1 yahut 3+1 değil, daha çok stüdyo stili 1+1 konutlar yapmaya yöneldi. Asıl tehlike burada. Zira gençler tek başlarına yaşıyor ve 1+1 konut onlara yetiyor. Avrupa devletleri kendi nüfusları ülkenin çarklarını çevirmeye kâfi olmadığı için daima dışarıdan göçmen alıyor. Bunun için toplumsal medya mecraları dahil her türlü propaganda aracını kullanıyorlar. Türkiye’yi daima karalayan, ülkemizi kötüleyen paylaşımların kıymetli bir kısmı bu kara propagandanın eseridir. Muhalefet de bu algı operasyonuna taşeronluk yapıyor. Eş vakitli olarak yabancı düşmanlığı körüklenerek ülkemiz iktisadına ve insani diplomasiye ziyan verilmek isteniyor. Ülkemizde birilerinin kin kustuğu Suriye’den, Türk Cumhuriyetlerinden, öbür coğrafyalardan gelen konuklarımız olmasa pek çok kesimin önemli külfete düşeceğine bizler inanıyoruz. Bu olağan ki bizim tercih ettiğimiz bir durum değil. Lakin hadise bu türlü. Daha değerlisi karşımızdaki tablonun felaketimiz olduğunu anlamak için 10 yıl daha beklemeye gerek yok. Kendi nüfusumuzu kendi insanımızla artırmak için bir dizi tedbir aldık ve uygulamaya başladık. Lakin sorunun maddi teşviklerin ötesinde bir inanç, bir kültür, bir medeniyet tasavvuru olduğunu unutmamalıyız. Zihinleri değiştirmeden, kalpleri mutmain etmeden, özellikle yanlış algıları yıkmadan hedeflediğimiz noktaya varamayız. Her şeyi pozitivizmi temel alan bizimle izah etmeye ve çözmeye çalışmak bize patinaj yaptırır, vakit kaybettirir, kaynak israf ettirir” dedi.
“Kadınların başörtülerinden, inançlarından, kanılarından ötürü ayrımcılığa uğradığı karanlık günler artık geride kaldı”
Erdoğan, “Unutmayın yitik kaybedildiği yerde aranır. Biz irfanımızı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyayız. Hatta pek çok noktada irfanımızı kaybettiğimiz de bir hakikattir. Ecdat 10 yıllar süren savaşlar, yokluklar, yoksulluklar, baskılar, zulümler devrinin taşlı yollarını irfanın rehberliğinde aşmayı başarmıştır. Biz de o denli yapacağız. Evvel irfanımıza sahip çıkacağız, evvel onu dirilteceğiz ve böylelikle kendimize geleceğiz. Bizim yapmamız gereken ister şuurlu bir projenin, ister çıkarcı bir popülizmin eseri olsun, milletimize bilhassa de bayanlara ve çocuklarımıza yapılan dayatmalara prestij etmemektir. Özümüze dönecek, köklerimize tekrar sarılacağız. İstikametimizi, yolumuzu, istikametimizi inancımızın aydınlığında, kültürümüzün zenginliğinde, irfanımızın rehberliğinde kendimiz bulacağız. Milletimizin geleceğini, ülkemizin bayanlarının, kızlarının, çocuklarının gönüllerini ulusal ve manevi hasretlerimizin rahmetiyle fethederek biçimlendireceğiz. KADEM’in bu konudaki liderliğine güveniyorum. Bayanların eğitimden siyasi temsiline, çalışma hayatına iştirakinden teşebbüs dayanağına kadar sayısız başlık altında hayata geçirdiğimiz uygulamaları en uygun sizler biliyorsunuz. Keza bayana yönelik şiddetle uğraş konusundaki samimiyetimizin, kararlılığımızın, sıfır tolerans yaklaşımımızın en yakın şahidi sizlersiniz. Bayana ve çocuğa karşı şiddetle uğraş, aile kurumunu güçlendirmeyi amaçlayan siyasetlerimizin en kıymetli ögesi olmayı sürdürüyor. Hükümetlerimiz devrinde yürürlüğe giren 6284 sayılı kanunun odunsuz uygulanmasına verdiğimiz değeri bugün bir sefer daha tabir ediyorum. Kontrat değil, kanun yaşatır. Bu anlayışla, bu mevzudaki dirayetli tavrımızı bundan sonra da devam ettireceğiz. İş dünyası, eğitim ve siyaset başta olmak üzere bayanların kazanımlarında rastgele bir geriye gidişe müsaade vermeyiz, vermeyeceğiz. Unutmayalım, uzatılan her mikrofona, yapılan her paylaşıma, gördükleri her habere kin kusanlar şunu çok uygun bilsin ve anlasın; Bayanların başörtülerinden, inançlarından, niyetlerinden ötürü ayrımcılığa uğradığı karanlık günler artık geride kaldı. Bayanlar 23 senede sizin buram buram kibir kokan tertibinizi yerle bir etti. Yıllarca büyük bir titizlikle inşa ettiğiniz o cam tavanlar paramparça oldu. Bayanların başörtüsüne, kılık kıyafetine, inancını kamusal alanda yaşama iradesine hürmet duymayı öğreneceksiniz. Kamunun ve özel dalın zirve noktalarında daha fazla bayan görmeye alışacaksınız. Bayanların hayatın her alanında özgürce yer aldığı, niyetlerini özgürce söz ettiği, inançlarını özgürce yaşadığı Yeni Türkiye’ye eninde sonunda ahenk sağlayacaksınız” halinde konuştu.
“Kadın düşmanı zihniyet AK Parti iktidarıyla artık tarihe karışmıştır”
“Tekrar söylüyorum. Bayan düşmanı zihniyet AK Parti iktidarıyla artık tarihe karışmıştır” diyen Erdoğan, kelamlarını şöyle sürdürdü:
“Biz sorumluluk makamında olduğumuz sürece de orada kalacaktır. Son 23 yılda Türkiye’yi bayanlarla birlikte büyüttük, kalkındırdık. Demokrasi ve özgürlüklerde parmakla gösterilen bir pozisyona getirdik. Türkiye Yüzyılı’nı da inşallah tekrar siz bayanlarla birlikte omuz omuza inşa edeceğiz. Bayanlarla dayanışma içinde tesis ettiğimiz güçlü hukuksal ve toplumsal altyapı üzerinde KADEM ve gibisi sivil toplum kuruluşlarımızın çok daha aktif çalışmalar yürüteceğine yürekten inanıyorum. Sizlere veda etmeden evvel bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Cumhur İttifakı olarak az konuşup çok iş yaparak büyük bir hassasiyetle yürüttüğümüz terörsüz Türkiye çalışmalarımıza sizlerden güçlü takviye bekliyoruz. 40 yıldır ağır bedeller ödediğimiz terör sorunu en fazla bayanlara ziyan verdi. Diyarbakır bayanlarını bir kenara koyamayız. Onları yaraladı. Terörün yol açtığı acı ve gözyaşı herkesten fazla bayanların yüreklerini dağladı. Annelerin yüreklerini dağladı. Terörün olmadığı bir Türkiye’den de en büyük faydayı Allah’ın müsaadesiyle bayanlar görecektir. Türkiye inançlı, huzurlu ve terörsüz bir geleceğe sizlerin sahiplenmesiyle yürüyecek. Tüm bayanlar için verdiğiniz manalı çaba münasebetiyle sizleri bir kere daha samimiyetle tebrik ediyorum. Rabbim yar ve yardımcınız olsun diyorum.” – İSTANBUL
